15 Ağustos 2011 Pazartesi

Sigorta, iş güvencesi ve sendika istiyoruz, alacağız! Ana Sayfa Güney Afrika Ev Hizmetlileri Sendikası Başkanı Esther Stevens ile söyleşi


Dünya Sendikalarından

Güney Afrika Ev Hizmetlileri Sendikası Başkanı Esther Stevens ile Söyleşi


Esther Stevens, 45 yıldır ev hizmetinde çalışıyor ve Güney Afrika Ev Hizmeti ve Benzer İşler Gören İşçilerin Sendikası SADSAWU’nun başkanı. ICEM sitesinden Türkçe’ye çeviirilen, Samuel Grumiau tarafından yapılan aşağıdaki röportaj, sömürülen bu işçileri örgütlemenin ne kadar zor ve aynı zamanda ne kadar önemli olduğunu anlatıyor…
Güney Afrika’da ev hizmetleri sektöründe çalışanları örgütlemek zor mu?
Şu anda çoğu kadın olmak üzere 25.000 üyemiz var ve üyelerimiz sendika aidatı olarak yılda 120 Rand (12 Euro) ödüyorlar. Bu noktaya gelmek kolay olmadı, çünkü kadınlar sendikaya girmeye korkuyorlar. Onlara, Güney Afrika’da her gün karşılaştıkları adaletsiz iş koşullarını hatırlatarak üye olmalarının ne kadar önemli olduğunu anlatmak için çok zaman harcıyoruz. Daha önce hiç sendika toplantısına katılmamış işçiler, kendilerini, haklarını nasıl savunacaklarını bilmiyorlar. Fakat, sendikaya gelir gelmez bunun faydasını hemen görüyorlar. Eviçi hizmetinde çalışan bu işçiler, işlerine son verildiğinde işi bırakıp gidiyorlar, işverenin onlara borçlu olduğunu, öyle bugünden yarına işten çıkarılamayacaklarını hiç düşünmüyorlar. Aslında bizim yapılması için savaştığımız yasa değişikliğiyle, yeni bir iş bulana dek bir ay kadar işlerinde kalma imkânları doğacak.
Üyeleriniz için ne tür hizmetleriniz var?
Eğitim yapıyoruz, onlara fazla mesai, maaş gibi konularda kendilerini nasıl savunacaklarını öğretiyoruz. Onları yarının önderleri olmaları için eğitiyoruz. Güney Afrika’da ev hizmetlisi olarak işe alınan kadınlara HIV/AİDS testi yapılabiliyor. Biz onlar; işveren test yaptırtmalarını isterse bunu reddedebileceklerini ve istekleri dışında test yaptırmaya kalkan işverenlere karşı dava açabileceklerini anlatıyoruz.
Ev hizmetlileri genellikle yalıtılmıştır. Nasıl irtibat kuruyorsunuz, onları eğitimlere nasıl getiriyorsunuz?
Eğitimler ya hafta sonu ya da tatillerde oluyor. İmkânımız olduğunda onları şehrin stresinden uzaklaştırarak kırlara götürüyoruz. Maalesef bütün hafta sonları izinli olmuyorlar. İş Kanunu haftalık çalışma saatlerini maksimum 45 olarak belirliyor ve fazlası için fazla mesai ödenmesi gerekiyor ama bütün işverenler buna riayet etmiyor. Pratikte, pek çok işçi cumartesi pazar da çalışıyor. Onlarla temasa geçmek için yoksul semtlere giden trenlerde, ya da o bölgelerdeki süpermarketlerde bildiri dağıtıyoruz. Bir de kapı kapı bildiri dağıtacak sokak komiteleri kurmaya çabalıyoruz. Bu zor olabilir ama mesela benim yasadığım semtte yaklaşık 100 kadar ev hizmetlisi olarak çalışan işçi var. Bir ya da iki tanesiyle konuştuğumda onlar diğerlerine bir sonraki toplantının nerede ve ne zaman yapılacağını söylüyorlar. Toplantıları odamda düzenliyorum. Onlara sendika üyesi olmanın önemini anlatmaya orda başlıyorum.
Güney Afrika sendika konfederasyonlarıyla birlikte çalışıyor musunuz?
Şu anda herhangi bir konfederasyona bağlı değiliz. 1985’te, sendikamız COSATU’ya girmeye çalıştı fakat finansal bazı sıkıntılar nedeniyle üyeliğimiz iptal edildi. Gelecekte yeniden üye olmayı düşünüyoruz. Bu arada COSATU toplantılara katılmamıza müsaade ediyor, bu güzel bir jest. Ev hizmetlilerinin hukuksal yardım alabilmeleri konusunda COSATU ve başka örgütlerle çalışıyoruz. Bir ev hizmetlisi mahkemeye kendisi gitmez çünkü işvereninden çok korkar. Yanında birinin olması gerekir, aksi takdirde işverenin her teklifi ni kabul edecektir.
Ev hizmetlileri ne kadar maaş alıyorlar?
Biz aylık minimum 1500 Rand’lık (150 Euro) bir öneride bulunduk fakat hükümetten işimizden olabileceğimiz yolunda bir cevap aldık. Johannesburg ve Cape Town’daki hizmetlilerin 900, kırsal kesimdekilerinse 600 Rand almasına karar verildi. Bu ücretler çok düşük ama bunların ödenmesini sağlamak bile hiç kolay değil. Apartheid döneminden beri aynı yerde çalışan isçiler çok daha az kazanıyor.
Bir hizmetli nasıl işe alınır?
Bazı işverenler ve işçiler için küçük ilanlar asıyorlar. Ama ajanslar da var. Özelikle kırsal kesimde pek çok işsiz kadın var, bunların çoğu ajanslara gidiyorlar. Bu ajanslar ve hükümetin bunları kayıt altına alması apartheid döneminde de problemliydi. Bir telefonu, bir faksı, bir masa ve sandalyesi olan herhangi biri kendini işçi bulma ajansı olarak kayıt altına aldırabilir. Benim çalıştığım yerde, Cape Town’da, ajanslar kadınları bir odaya tıkıyor, sıraya sokuyor ve potansiyel işverenlerinin onlara bakıp yetenekleri hakkında sorular sormalarını ve en beğendiklerini seçmelerini bekliyorlar. İşveren bu hizmet için ajansa 300 Rand (30 Euro) veriyor ve bu para ilk birkaç ayda zavallı işçinin maaşından kesiliyor. Bazen, kanunu bilmeyen işçiler ayda 200-300 Rand maaş alıyorlar. Köydeki ailelerine yardım edebilmelerini sağlayacak bir iş bulabilmek için her şeyi kabullenebilecek durumdalar.
İşçi ajanları bazen, 18 yaşın altındakileri de şehre getiriyor oysa bunların çalışması yasalara aykırı. Biz, işçileri sömürdükleri için ajansların kapatılmalarını istiyoruz. Hükümet ne olup bittiğini bilse de bu ajanslar yasal olarak hala kayıt altında. Bu konuyu Çalışma Bakanlığıyla konuştuk ama kimse bizi dinlemiyor. Siz sendikal harekete nasıl katıldınız? 14 yaşında beşinci sınıftan ayrılarak çalışmaya başladım. Başlangıçta sendikalar hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Bu işin ne kadar zor olduğunu başlayana kadar anlamamıştım. Bir gün Cape Town’da polisin parlamentoya yönelen göstericileri dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullandığını gördüm. Olayın ne olduğunu bilmiyordum, ama pek çok insan vardı. Dağıldıklarında ne yaptıklarını sordum. Bana, doğru düzgün bir ücret, insan gibi muamele için savaştıklarını anlattılar. 1984’te sendikaya üye oldum ve aidatını ödeyip toplantılara katılan sıradan bir üyeden aktif bir sendikacıya dönüştüm. 1996’ da ise başkan yardımcılığına seçildim.
İşvereniniz sendikal faaliyetlerinize nasıl yaklaşıyordu?
Ben işverenimi yıllarca eğittim! Seçimden sonra evine gidip haberi verdiğimde çok sevindi. Oturduk ve katılmam gereken toplantıların bir çizelgesini yaptık, fotokopisini çekip buzdolabına yapıştırdık. Öylelikle evde olmayacağım zamanları bilecekti. 1995’ te COSATU’yu Rio ve Brüksel’de cinsiyet eşitliği meselesiyle ilgili bir haftalık bir toplantıda temsil etmek üzere seçilmiştim. Önce gitmemi istemedi, ama ona, işimi kaybetmeme yol açsa bile benim gibi bir hizmetlinin yurtdışına gitmesinin büyük bir fırsat olduğunu anlattım. Ne dediğini umursamadım ve pasaport başvurumu yaptım. İşveren hiçbir şey yapamadı. Çünkü, dürüstüm, evden hiçbir zaman bir şey çalmadım. 1991’den beri onlarlayım. Bütün evi ve alarmları biliyorum.Hafta sonu bir yere gittiklerinde evi bana bırakıyorlar.
Ev hizmetinde çalışanlar genellikle pazarlık edemeyecek durumda olmuyorlar mı?
Ev içi emekçileri doğrudan işverenle çalışırlar. İşverenin haleti ruhiyesini bilirler. Eğer patronumun keyfinin yerinde olduğunu görürsem, ona çay koyayım mı diye sorarım. Neden diye sorar, onunla konuşmak istediğim bir şey olduğunu söylerim. Ne zaman konuşabileceğimizi söyler. Temel sorun ev hizmetlilerinin işverenleriyle konuşmaksızın işten ayrılmaları. Onlara kaçmamalarını öğütlüyorum. Her durumda bir hal yolu bulunur. Eğer işveren gerçekten konuşmak istemiyorsa ve işçi yazma biliyorsa, yatağına, yastığına, görebileceği bir yere not bırakıp konuşmayı kabul etmesi sağlanabilir.
Pek çok ev hizmetlisi konuşmaya cesaret edemiyor. 1 Mayıs’ta Güney Afrika’da resmi tatil vardır. Kimse çalışmak zorunda değildir ama pek çok hizmetliye izin verilmiyor. Bazen kendi kendime işverenlerini “eğitecek” cesareti ne zaman bulacaklarını, ne zaman omuzlarına dokunup mesela, “Bugün tatil” diyeceklerini soruyorum. Üyelerimize eğer çaba göstermezlerse onlara kimsenin yardım etmeyeceğini ve eğer onlar söylemezlerse işverenlerinin asla bir problemleri olduğunu anlamayacaklarını söylüyorum.
Ev hizmetlerinde ne tür zorluklar vardır?
Ben evde çalışmaya 14 yaşında başladım. Şu anda 59 yaşındayım. Özellikle eğer hiç deneyiminiz yoksa zor bir iştir. Bazı işverenler hiç düşünmeden sizi işe boğarlar; öyle ki bizi öldürmeye çalıştıklarını düşünürüz! Mesela çok büyük bir evde çalışırsınız ve o evi çekip çevirmek için iki kişiye ihtiyaç olduğunu bilirsiniz ama işveren bir işçi daha istemez. Bir de işçiye kaba davranırlar. Güney Afrika’da işveren size hiçbir şey vermez, kendi de hiçbir şey yapmaz…Hiçbir şey yıkamazlar, hizmetliye bağımlıdırlar ve şikayet ettiğinizde de size maaş verdikleri için dediklerini yapmanız gerektiğini söylerler. Bazen gerçekten dayanılmaz olur. Benim, şahsen haftalık planımı kendim yapma müsaadem var, ama bütün işçilerin yok. Özellikle haklarının farkında olmadıkları durumlarda olanları duymak gerçekten üzücü. İşverenler çalıştırdıkları kadınlara ev çalışanı demiyorlar, hala “hizmetçi” ya da başka bir şey diyorlar ve bu kadınların bazıları köle gibi çalışıyor.

Çeviri: Gökçe Çataloluk
 
http://topic.iceheberg.fr/spip.php?article159

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder