15 Ağustos 2011 Pazartesi

Söyleşi: Ev İşçilerinin Örgütlenmesi Dayanışma İle Büyüyor



Alzheimer hastası Emine Özturan ve kanser hastası Ali Osman Özturan’a yatılı hastabakıcılık yapan, 37 yaşındaki 8 aylık hamile Nilgün Oğuz, hastaların akrabası İsmet Onay tarafından, 19 Ağustos’ta silahla karnından vurularak yaralanmıştı. Haberi öğrenen ev işçisi kadınlar, meslektaşlarına destek olabilmek için yardım kampanyası başlattılar. Bu olay, ev işçisi olarak çalışan kadınların örgütlenme mücadelesinin ne kadar haklı olduğunu , örgütsüz, sigortasız, iş güvenliğinden yoksun  iş tanımı olmadan çalışmanın ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceğini gösterdi.Ayrıca bu olaydan sonra yaşanan işçi dayanışması, emekçilerin birbirlerine destek olduklarında sorunların üstesinden ne kadar kolay gelebildiklerinin de ispatı oldu.
27 Eylül 2009′da olayın mağdurları Nilgün Oğuz, Yavuz Oğuz, Raziye Tosun ve Talya Oğuz ile ev işçisi kadınların düzenledikleri yardım kampanyası sonucunda kiralanan evlerinde görüştük.
İşçinet: Olay günü neler yaşandı?
Nilgün Oğuz: Olay 19 Ağustos 2009’da gerçekleşti. Olay günü saat sabah 11 gibi İsmet Onay, yani beni vuran kişi çalıştığımız eve geldi. Kızkardeşine kötü davrandığımızı ima eden sözler söyledi. Ben kendisine zaten 2 aydır burada olmadığını hatırlattım. “Ben bu insanlara iki yıldır bakıyorum. Ali Osman bey de bizden memnun.” dedim. Sözlerinin yakışıksız olduğunu ifade ettim. Kızkardeşini alarak öğlen yemeği yedirmek için kendi evine götürdü.
Akşam üzeri saat 17 civarında geri döndüler. İsmet Onay ile muhatap olmamak için mutfağa geçip pirinç ayıklamaya başladım. O sırada annemle komşunun kızı alışverişten döndüler. Onlar da mutfağa yanıma geldiler. İsmet Onay içerideydi ve eşimde bilgisayarın başında oturuyordu. Bir şeyler bahane ederek mutfağa geldi. Dolap kapaklarını açıp çarparak kapatmaya başladı. Komşumun kızına “Bana şuradan bir bardak su doldur.” dedi. Kız suyu doldurdu. Bu su içilmez diyerek suyu üçümüzün üzerinden fırlattı. Bu esnada biz ıslandık tabi ama sesimizi çıkarmadık. Kıza ikinci bardağı doldurttu ve yine aynı şeyi yaptı. Ayağa kalktım “Bu hareketler yakışıyor mu sana?” dedim. “Bu evler benim, ben yaptırdım. Benim yetkim var konuşmak için.” dedi. Sonra elini kaldırarak vurmak için üzerime hamle yaptı. Annem bana vurmaması için müdahale edip araya girdi.
Gündelikçi olarak çalışan Tokatlı bir kadın arkadaşımız, çalışmaya gittiği evde ev sahibi kadın dışarıya çıkınca, ev sahibi erkek tarafından tacize, tecavüze uğrayıp öldürüldü. Sonrada ortadan kaldırılmak istendi.
Ardından silahını çıkarttı ve hol boşluğuna geçti. Bende arkasından giderek “Ne yapmaya çalışıyorsun o silahla? diye sordum. Eşim de gürültüye geldi. Ali Osman bey onun önüne geçti. Bende Ali Osman beyin önüne geçtim. Herkes birbirini korumaya çalışıyordu. Bir eli kapı kolunda, bir elinde silah varken yarım aralık kapıda göz göze geldik. Karnımı göstererek “Beni bu halde mi vuracaksın?” dedim. Bizi tehdit etmeye çalışıyor, korkutmak istiyor düşüncesindeydim. O sırada gözümün içine baka baka silahını ayarlamış bana isabet ettirebilmek için kapının arkasında. Bir el ateş etti. Vücudumda sanki bir ateş parçası geçti gibi bir sıcaklık algıladım. Yarım aralık kapıyı kapayıp arkasından kilitledi. Bu esnada eşim polisi aradı. İsmet Onay polisler gelene kadar odadan çıkmadı. Bu olay çok kısa zamanda gerçekleşti. Silah patlama seside çok azdı. Bacağıma bir kasılma hissettim, karnımı yokladım. Eşime “Yavuz galiba ben vuruldum.” dedim. Kıyafetimi kaldırıp karnıma baktım. Kan yoktu ancak yağa benzer bir sıvı ve köpükler çıkıyordu. Bebeğime bir şey olur korkusuyla şuurumu kaybetmemem lazım diye düşünerek kendimi şartladım. Sonrasını hayal meyal hatırlıyorum. Ambulansa bindirilişimi hastaneye götürülüşümü hatırlamıyorum.
İşçinet: Ne kadar zamandır Ali Osman Özturan’ın evinde çalışıyorsunuz?
Nilgün Oğuz: İki seneye yakın bir zaman çalıştım. Aynı evde bir alzheimer hastası ve bir kanser hastasına bakıyordum.
İşçinet: Çalıştığınız süre boyunca İsmet Onay’ın size karşı davranışları nasıldı?
Nilgün Oğuz: İsmet Onay bizi oraya çalışmaya gittiğimizden beri hiç istemedi. Her fırsatta, her geldiğinde bir kaç laf sokuşturup duruyordu. Biz de umursamıyor, idare etmeye çalışıyorduk. Sürekli hakaretlerine maruz kalıyorduk.
İşçinet: İşyerinde hiç tacize maruz kaldınız mı?
Raziye Tosun: Kadın kız gördüğünde ağzının suyu akan bir adam bu İsmet. Bir gün çarşıya alışverişe gidiyordum. Onun evinin önünden geçiyordum. Birisi “Aşkım, sevgilim…” diye sesleniyor. Döndüm baktım kimse yok ortalıkta, anladımki bana söylüyor. “Aşkım, sevgilim sana sesleniyorum. Duymuyor musun?” diyor. Esnafta o sırada söylenenleri duyuyor. Bende döndüm “Ne diyorsun sen terbiyesiz?” dedim. “Bilemezsin, korkarsın ben yardımcı olayım.” dedi. Bende öfkeyle “Sakın gelme!” diye bağırdım. Yoluma devam ettim.
İşçinet: Ev işçiliği yaparken başka işlerde de çalıştınız mı?
Nilgün Oğuz: Sekiz ay boyunca bir inşaat şirketinin yemek dağıtım işinde çalıştım. Günde üç defa gidip geliyordum oraya. Kazandığım ek parayla gebe kalabilmek için tedavi görüyordum. Yan dairede inşaat işi vardı. Bir an önce işler bitsin, üzerimdeki sorumluluk kalksın diye oraya da marley döşüyordum. Yıllardır sahip olmak istediğim bebeğe, 40 yaşına yakın kavuşabilecektim. Benim için en büyük zenginlik bebeğimdi.
İki-üç yıl önce sendikayla tanışmış olsam, şu an çok farklı bir yerde olurdum. Aynı işi yapan aynı sıkıntıları paylaşanların birbirine yardım etmesi en büyük destek. Başkalarının beni onlar gibi anlaması mümkün değil.
İşçinet: Şu an bebeğinizin sağlık durumu nedir?
Nilgün Oğuz: Bebeğim Talya premature doğdu. 29 gün boyunca hastanede kaldı. 10 gün önce hastaneden çıkardık. Kızımın kalçasında, kolunda, bacağında ve göbeğinin hemen altında dikişler var. bunların bir kısmı alındı. Sol ayağı atel ile sabitlenmiş durumda. Haftada bir defa Çapa Tıp Fakültesi’nde kontrole götürüp getiriyoruz. Genel durumu iyi, normal bir bebeğin gelişmesi gerektiği şekilde gelişiyor. Tedavinin ortopedik ve plastik cerrahi kısmına henüz başlanmadı. Herşeyden önce sapasağlam doğmasını beklediğimiz çocuğumuzda, kalıcı bir rahatsızlık olmasından korkuyoruz. Şu an sol el ve ayağındaki sinirleri yandığı için böyle bir durum olabilir. Tedavisi yapılabilir mi? Mümkün müdür? Henüz bir bilgimiz yok.
İşçinet: Sizin sağlık durumunuz nedir?
Nilgün Oğuz: On gün hastanede kaldım. Benim de dikişlerim var. Bebeğimle ilgilenmekten henüz kendi kontrollerimi yaptıramadım. Vurulan bölgedeki damarlar hasar gördüğü için hareketlerim kısıtlandı. Uzun mesafe yol yürüyemiyorum. Psikolojim bozuk. Gergin ve asabi bir insan oldum. Herkesin söyledikleri bana batıyor. Psikolojik tedavim devam ediyor. Eşimle beraber haftada bir gün bir saat tedavi görüyoruz.
İşçinet: Burada çalışmadan önce ev işçiliği yapmış mıydınız?
Nilgün Oğuz: Yaklaşık 6-7 senedir çalışmıyordum. Eşim çalışıyordu.
İşçinet: Ev işçisi olarak çalışmaya devam edecek misiniz?
Nilgün Oğuz: Şu anki psikolojimle çok rahat “Çalışmak istemiyorum.” derim. Ancak şartlar gerektirirse yapacak bir şey kalmıyor. Bir çok arkadaşımız bu sektörde çalışıyor. Çoğu mağdur oluyor, başına bizim gibi işler geliyor. Herkes ekmeğinin derdinde.
İşçinet: Hukuki süreci başlattınız mı?
Nilgün Oğuz: Adli tatil ve arkasından gelen bayram tatili nedeniyle, hukuki süreç henüz başlayamadı. Önümüzdeki hafta içi başlayacak.
Gülhan Benli: Genel-İş sendikasının görüşmeleri sonucunda, İHD İstanbul Şube Başkanı Av. Gülseren Yoleri davayla ilgilenecek.
İşçinet: Sendikanın yaşananlardan nasıl haberi oldu?
Gülhan Benli: Daha önce de ev işçisi kadınlar olarak işçinet ile sendikal mücadelemiz ile ilgili bir söyleşi yapmıştık. İşçinet bize ulaşarak, ev işçisi bir kadın arkadaşımızın karnında bebeğiyle vurulduğu haberini verdi. Durumu haber alınca yaralı arkadaşımızın yattığı hastaneyi araştırıp bulduk. Şube başkanımız Nebile Irmak Çetin ile beraber kendisini ziyarete gittik. Sorunlarına, sıkıntılarına olanaklarımız ölçüsünde sahip çıkmaya çalıştık. Bir takım sivil toplum kurluşlarıyla da iletişime geçerek, destek olmaya çalıştık.
İşçinet: Sendika ne gibi yardımlarda bulundu?
Gülhan Benli: Kendisini hukuki süreçte savunacak avukatı bulduk. Çalıştığı yerdeki sıkıntıları nedeniyle, oraya geri dönemeyeceği için, ev tutmalarına yardım ettik. Evin eşyasını düzenlediğimiz kampanyayla toparladık. Psikolojik destek sağlayabilmek için terapilerini başlattık. Ev işçileri kadın komisyonu olarak, valiliğe ve sivil toplum kurluşlarına müracaat ederek yardımlar topladık.
İşçinet: Yaşanan olayları bu sektörde çalışan birisi olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gülhan Benli: Bu yaşanan olay da bizim mücadelemizin gerçek anlamda ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. Nilgün bu sıkıntıları yaşayan ilk arkadaşımız değil, daha öncesinde yaşananlar da var. Gündelikçi olarak çalışan Tokatlı bir kadın arkadaşımız, çalışmaya gittiği evde ev sahibi kadın dışarıya çıkınca, ev sahibi erkek tarafından tacize, tecavüze uğrayıp öldürüldü. Sonrada ortadan kaldırılmak istendi. Bizler, ev işçisi kadınlar, böyle sömürüleri sonlandırmak için örgütleniyoruz. Dediğim gibi bu olay ilk değil, ancak son olması için elimizden geleni yapacağız. Nilgün arkadaşımız da bize destek olacağını ifade ediyor. Artık o da yanımızda şimdi daha güçlüyüz.
İşçinet: Hastaneye ilk geldiklerinde sendikayı ve ev işçisi kadınları nasıl karşıladınız?
Nilgün Oğuz: Takdir edersiniz ki bu yaşadıklarımdan sonra şüpheyle yaklaştım. Acaba beni vuran kişinin yolladığı birileri mi diye bile düşündüm. Yoğun bakımdan çıkmıştım, insanlara karşı güvensizdim. Kime ne açıklama yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Çok haberci geldi gitti.
İşçinet: Sizinle ilgili haber yapmak isteyen medyadan destek gördünüz mü?
Nilgün Oğuz: Ev işçileri arkadaşlarımız ve onların iletişime geçtiği sivil toplum kuruluşları haricinde bir destek almadık. Onlar olayı sadece magazinsel olarak değerlendirmeye uğraştılar.
İşçinet: Şu an sendika hakkında ne düşünüyorsunuz?
Nilgün Oğuz: O zor dönemimizde Genel-İş sendikasından Nebile hanım, gündelikçi işçiler bize destek oldular. Kendilerine son derece minnettarım. Bize en büyük desteği onlar verdi. Aç dahi kalsam açım diyemeyecek bir yapım vardır. Onlar olmasaydı ben derdimi izah edemezdim. Bizi sahiplendiler. Bize hissettirmeden, her şekilde maddi manevi yanımızda olmaya çalıştılar.
Nilgün Oğuz: 2-3 yıl önce sendikayla tanışmış olsam, şu an çok farklı bir yerde olurdum. Aynı işi yapan aynı sıkıntıları paylaşanların birbirine yardım etmesi en büyük destek. Başkalarının beni onlar gibi anlaması mümkün değil. Oradaki tüm arkadaşlarımın iş hayatında karşılaşabileceği bir durum bu.
Gülhan Benli: Bu bir dayanışmadır. Aynı şartlarda ev işlerinde çalışanlar olarak bir dayanışma içerisindeyiz. Verdiğimiz mücadele bu doğrultuda devam ediyor.
Nilgün Oğuz: Ben kendimi yalnızım diye düşünürdüm. Ama emekçi arkadaşlarım bu destekleriyle, bana yalnız olmadığımı gösterdi. Daha önceden sendikayla tanışmış olsaydım. Evin içinde yaşamış olduğum zorlukları yaşayan başkalarının da varlığından haberdar olacaktım. Daha rahat koşullarda çalışmış olacaktım. Sağlık sorunlarımı aşınca, bende gündelikçi arkadaşlarımın örgütlenme mücadelesinin içinde yerimi alacağım. Yapabileceğim her şey ile yanlarında olacağım.
İşçi.Net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder